15 Ocak 2014 Çarşamba

Yatakta 5 gün


Geçen hafta hayatımın en uzun haftasını yaşadım nedeni ise son 5 gündür hasta olmam. Tüm gripten sakınma çabalarıma, günde bilmem kaç kere ellerimi yıkamama, gripli insanlardan tavşan kaç tazı tut misali kaçmama rağmen beklenen son oldu ve hasta oldum. Akıl verildiğinde alıp uygulayabilen bir insan olmadığım için ilk 2 gün evdekilerin "doktora git"  uyarılarını hep duymazdan geldim.

2 gün sonra karşı çıkacak halim kalmayınca doktora gittim ve annemin yanına kendimi attım. Kalorifere yakın, cam kenarında, sıcak su torbam, yorganım ile bir tarafımda ilaçlarım benim için bir yaşam alanı kurulmuştu. Annemin talimatı gereği İnternet de yasaktı.






Yukarıdakiler ananemin bahçesinin fotoğrafları neden görmenizi istediğimi şimdi anlatıyorum.
Vücudumdaki sağlıklı hücreler, bakterileri öldürmeye çalışırken ben ateşler içinde
yanıyordum.(abart abart janan 45 derece oldu ateşin sanki ama "ateşler içinde yanıyordum" bir deyim gibi "çok ateşlendim" demek ne kadar etkili olur ki? sonuçta hastayım abartma ve mızmızlanma hakkım saklı.)  Geceler günler geçmek bilmedi ve birbirine karıştı. Ateşlenmelerim sırasında rüyalar ve halisünasyonlar birbirine karıştı. Her şey oldukça karışıktı yani. 

Annanemin bahçesinde dedemin kendi el yordamı ile düzelttiği, taşlar döşediği bir yokuş var. Çocukluğumda bizim evden ananeme ulaşmak için bu yokuşu tırmanmam gerekiyordu ve kardeşim ile ben bu yoldan günde kaç kere geçiyorsak artık her taşını ezbere biliyorduk. Ananemden bize giderken ise bu yokuş aşağı yönde oluyordu (nasıl bir zeka bu bendeki) kardeşimle bu yokuştan gözlerimizi kapatıp koşmaca oynardık. İnsan aklına birçok soru gelebilir; 

En başta;

neden? 
başka oyun mu yok? 
bu bir oyun mu?
gözümü biraz aralasam nesrin nasıl görecek ki? 

Ama yok deli gibi kapatırdım gözlerimi.Düşsem ağzım burnum kırılsa, aklım başıma gelirdi belki. Neyse neden bunları anlattığımı konumuzla ne alakası olduğunu söylüyorum. (buraya kadar okuduysanız sabrınıza hayranım). O günlerde hiç aklıma gelmemiş düşmek, düşebilmek fikri. Şimdi rüyamda aynı yokuşu aşağı doğru koşuyorum ve düşeceğim diye çok korkuyorum üstelik gözlerimi de açamıyorum. Rüya ve halüsinasyonlarım  arasında uyandığım zaman diyorum ki "bu kadar korkma rüya o gerçek değil, gerçek değil" derken tekrar gidiyor kafa. Hain rüya! kaldığım yerden değil de tekrar başlangıç noktasına çıkmışım yine koşuyorum aşağı. Tam aşağı indiğim zaman ise teyzemlerin horozu beni kovalıyordu. Çocukluğumun güzel geçmesini sağlayan detaylar bana kabus olarak geri dönüyordu. Acaba  geçmişin ve horoz benden öç mü alıyordu? Böyle ateşler falan olunca tabi geçmek bilmedi günler.

Rüyam  Michael Ende nin birkaç yıl önce okuduğum Bitmeyecek Öykü sü gibiydi. Kendime gelmeye başlayınca altını çizdiğim bölümleri tekrar gözden geçirdim. Hastalığımın iyileşmeye başlaması mı? yoksa bu kitap mı ?nedenini bilemedim ama bugün bir rahat bir huzurluyum ki ne mutlu bana.

Hastalığım sırasında bir an olsun yanımdan ayrılmayan ve çeşitli karışımları ile bana destek olan, huysuzluklarıma katlanan anneme, sürekli meyve takviyesi yapan babama ve kardeşime de teşekkür ediyorum. İyiyim hayata döndüm.




3 yorum: